[TR]Kripto Yakın Tarihi ve Tokenized Equity(Tokenize edilmiş hisseler)
Şirketlerin(Daha doğrusu blockchain startupların ) 2017 yılında başlattığı ICO çılgınlığı aslında şirket hisselerinin tokenize edilmesinin en büyük örneğiydi. Fakat bu öyle bir hal aldı ki, 17-18 yaşındaki iki gencin kafa kafaya verip ön satıştan token listelediği ico örneklerine kadar vardı.
Daha sonra bu girişimlerden etkilenen ve hayli zarar eden kullanıcıların çoğalması ve ülkeler bazında regülasyon beklentisinin karşılanmaması ile “token=hisse” kavramı dolandırıcılıkla aynı seviyede anılmaya başlandı. Öyle ki 2019 sonrası ICO kavramı(merdiven altı girişimler hariç) neredeyse anılmamaya başlandı. Buna alternatif olarak daha güvenli isimlendirmeler ve yöntemler tercih edildi.
IDO – Initial Decentralized Offering
ICO’ların bıraktığı yaraları sarmak için ön satış işlemlerini merkeziyetsiz ortamda sağlayacağını iddia eden platformlar çıkmaya başladı. Aslında ICO girişimleri de kontrat bazlı olduğu için merkeziyetsizdi ama farklı olan şey aradaki garantör. Bu garantörlerin isimleri değişse de işlevleri aynı idi. IDO center, Launchpad…
Kripto endüstrisinde bu isimlerle anılan platformların geleneksel yatırımcılık alanındaki karşılığı: Crowdfunding. Başka bir kafadan gelen ses ise şirketi halka arz için hazırlayıp sunan aracı şirketler olarak görebiliriz. Bu platformlar arz için başvuran girişimleri incelemeye alıyor, gerekli görüşmeleri ve puanlamaları yapıyor ve uygun olanları arz ediyordu. (1)
Yeterli miydi?
Tabi ki hayır. Arz edilen çoğu proje ya adil bir sirkülasyon yapısı kurmadığı için batıyor, elindeki tüm tokenleri satıyor(kripto dilinde; yatırımcıya mal boşaltma) ve ortadan kayboluyordu. Kaybolmayanlar da uzun süredir bitkisel hayattaki hastalar gibi twitter ve diğer mecralarda sadece topluluk temsilcileriyle bireysel yatırımcıları oyalıyor. Ta ki bir dahaki boğa dönemine kadar. Tabi hayatta kalabilirlerse. Buraya kadar Kripto odaklı yatırım yapan birkaç büyük şirket hariç kendi içinde birbirine mal satan toplulukların olduğu dar bir ekosistemden ileriye gidemedi. Çünkü kurumsal oyuncular yeterince dahil edilemedi. Yine de dünya çapında birçok büyük şirket bu konuda ticari ve teknolojik altyapı çalışmalarını sürdürüyordu.
Şeytanın bacağı kırıldı: DeFi, NFT ve Metaverse
2019 yılıyla beraber merkeziyetsiz finans(DeFi) yükselmeye başladı ve Merkezi borsaların tekeli bir nebze de olsa zayıflamaya başladı. Uniswap ve peşinden gelen alternatifleriyle beraber insanların KYC yapmadan token swap etmeleri daha da kolaylaştı. Tabi bu kolaylık yanında farklı zorlukları da getirdi; Rug-pull. Bu kavramı ortaya atan en büyük sebep, takımların proje adı altında token kontratları basıp, Defi ortamlarında likidite sağlayarak satmaya başlaması ve hedefledikleri rakama ulaşınca likiditeyi birden ortadan kaldırarak çıkış yapması. Başka bir satış ortamı olmadığı için de alıcıların aldıkları değersiz token yığınlarıyla baş başa kalmaları. Yine de bu durum büyük kurumların merkeziyetsiz finans ve teknolojisine olan yaklaşımlarını büyük oranda etkilemedi.
NFT: Yeni Rüzgar.
Madem çoğaltılabilir tokenler finans alanında iyi yer ediniyor, o zaman benzersiz ürünler ve eserler neden bundan faydalanamasın? diye düşünülmüş olsa gerek, NFT ortaya çıkıverdi.
Nedir bu NFT? Çoğaltılamaz ve kontratlarla çalıştığı için kopyalanamaz tokenlardır (Non-Fungible Tokens). Bu kavram çok yeni olmasa da birkaç yüklü cüzdanın, sayılı NFT koleksiyonlarına yüksek miktarlarda ödeme yapmasıyla beraber dikkat çekmeye ve yükselmeye başladı. Opensea ve benzeri nft pazarlarının türemesiyle beraber Yüz milyarlarca dolarlık hacimler oluşmaya başladı. Neredeyse her gün bir nft projesi çıkıyor ve sosyal patlama yaratarak milyonlarca dolar topluyordu taliplerinden. Tabi yukarıdaki hikayeden de anlaşılacağı üzere bu pazar da bir yerden sonra popülaritesini kaybetti. Tabi işlev ve mantık olarak hala geçerliliğini koruyor ve korumaya da devam edecek hatta daha sağlam işlevi olan projeler ortaya çıkaracak diye düşünüyorum. Benim popülariteden kastım x10 hatta x1000 ve üzeri katlarda kâr getiren yatırımlar olmaktan çıkmaları. Tabi bunda 2021 Mayıs ayında başlayıp günümüze kadar devam eden Ayı döneminin de büyük payı var. Daha önce ölü yada bitkisel hayatta olan blockchain projelerinde de bahsettiğim gibi; onların da ölenleri ve bitkisel moda girenleri olacak.
Real estate ve benzeri alanlarda sayısız NFT çalışmaları var fakat sorun şu ki çoğunda arada bir garantöre güvenmek zorunda kalıyorsunuz. Daha doğrusu onlar öyle uygun görüyor. Çünkü devletlerin hukuki, mali ve teknolojik refleksleri bunu karşılayacak kıvama “henüz” gelmedi.
Facebook’a ihanet eden sevgili: Metaverse
Neredeyse 1 yıl boyunca kimsenin “Nedir yahu bu metaverse?” sorusunu sormadan yatırım yaptığı bir çılgın dönemi geride bıraktık. Hatta Metaverse tanımları yeni yeni yapılmaya başlarken bile birkaç eski kitap ve filmden atıfla ortaya çıkan “Metaverse uzmanları, eğitmenleri” doğdu. Aslında piyasa şartlarına göre haklılardı çünkü TV sektörünün de tepkilere verdiği cevap gibi “Halk bunu istiyor”du. Bu öyle güçlü bir rüzgar ki Şirketlere isim değiştirme ve bu uğurda Founder/CEO’ların VR sunumlar yapmasına kadar uzandı. Konuşulmayan tek ve yegane şey merkeziyetsizlikti. Sonra Metaverse’in kırarak girdiği sektör kapısından biri daha belirdi; “Web 3.0” denilen mucize. Merkeziyetsiz internet, üstelik anonim!
Şirketlerin neredeyse çoğu zaten yıllardır var olan VR ve Oyun modlarıyla sunumlar yaptılar. Decentraland, sandbox ve benzeri birkaç projeyi saymazsak Web3 tarafında pratik uygulama yapanlar pek olmadı. Olduğunu iddia edenlerin çoğu ise henüz bir web3 cüzdan bağlantısına sahip değiller. Tabi ki çalışmalar yapanlar ve hatta siz bunu okurken başarmış olanlar da vardır. Şimdi ise birçoğu bunu en azından yol haritasına ekledi. Protokoller bu minvalde geliştirilecek projeler için milyonlarca Dolarlık acceleration ve hibe bütçeleri ayırdılar. Ayrıca Geçtiğimiz ay okuduğumuz başka bir haber ise Meta ve Decentraland gibi platformlara giren kişi sayısı 40’ı geçmiyor.
Şirketler bu çalışmalar için departmanlar kurdular, işbirliklerine gittiler. Üstelik azımsanacak isimler de değillerdi(Disney, L’oreal, Walmart, H&M vs.).
Bu arada kullanım alanları açısından hikayeyi değerlendirdiğim için “Neden Layer2, ZK rollup ve benzer kavramlara değinmediniz?” diye sorabilirsiniz. Teknolojilerini ve hayranlığımı belirteceğim ayrı bir makale yazacağım.
Şimdi sırada ne var?
Teknolojik açıdan mutlaka daha yeni protokoller ve yönetim biçimleri(DAO) ortaya çıkacak yada var olanlar kendilerini geliştireceklerdir diye düşünüyorum. Ticari kullanım açısından bu uzun olacağını tahmin ettiğim ayı döneminde kullanım alanları açısından neler gelişecek? Sesli düşünelim;
1- Storage hizmetleri
Google ve birkaç dev şirketin de blockchain projeleriyle işbirliği yaptığını gördüğümüze göre veri saklama açısından ilerleyen dönemlerde merkeziyetsiz veritabanları ve dosya saklama ortamları popülerleşebilir. Buna neredeyse 3 yıldır ortada olan ve çalışmalar yürüten Oracle klon projeleri de dahil edebiliriz.Yani token değeri bir kenara bırakılıp utility olarak değerlenecekler. Yukarıda değinmediğimiz konu olan L2, ZK rollup, Optimistic rollup gibi katman projeleri ölçeklenme, hız ve maliyeti sorununu çözecekler gibi geliyor. Tabi bunlardan bahsederken Hyper Ledger gibi blockchain aleminin Linux’u olacak bir protokolü anmadan geçmeyelim.
2- Telif hizmetleri
2017 yılında Türkiye’nin ilk basılı siber güvenlik dergisi “Arka Kapı” için telif hakları üzerine geliştirilen blockchain projelerinden bahsetmiştim. Tıpkı makalenin başında bahsettiğim gibi çoğu ya öldü, yada zombi proje olarak yaşıyorlar. Fakat NFT’nin yarattığı fark ve devletlerin de bu yönde aksiyon almasıyla günümüzde daha kayda değer telif yöntemleri ortaya çıkabilir.
3- Noter
Bundan zaten yıllar önce yenilik olarak bahsedilmişti diyebilirsiniz. Görmediğimiz şey ise tam anlamıyla çalışan bir örneği… Maalesef pratikte hala karşılığı yok. Çünkü regülasyona tabi değil. Devletler arka çıkmadıkça çok kullanım alanı bulamayacağa benziyor. Olsaydı muhtemelen; Araç, Ev ve eser kavramlarında sahiplik değişimlerini daha kolay hale getirebilirdi. Diğer türlü şirketlerin garantörlüğünde süren projeler var tabi ki. Ama ademi merkeziyet değil, şirket merkeziyeti söz konusu oluyor.
4- Dijital hisse
Bu da aslında bir yenilik değil. ICO ve IDO kavramlarında bahsetmiştik. Sadece uygulamalarda yine insani güven faktörleri devreye girdiği için otonom bir yapıyla yürütülemiyor. Peki şirketler kendilerini nasıl tokenize etmeli?
Akıllı kontratları tam anlamıyla kullanarak. Diyelim ki şirket bir yatırım şirketi ve fon toplayarak başka projelere yatırım yapmak istiyor(Crowd Funding değil). Buna Super VC diyelim.
Super VC kendi hisselerinin %40’ını tokenize etmek istiyor. Öncelikle bunu kendi resmi tarafında garanti altına almalı. Burada devlet regülasyonları henüz buna müsait olmadığı için şirketin ve yönetimin yarattığı güven önemli.
Bir NFT’yi adı üzerinde çoğaltamazsınız ama “Fractionalize” denilen yöntemle çoklu sahip ataması yapabilirsiniz. %40 Hisseye sahip olan nft için 1000 kişilik bir sahiplik belirtip, her sahipliğin bedelini ön satışta talep edebilirsiniz. Bu durumda şirketinizin %40’ını temsil eden bu NFT için 1000 kişilik bir ortak ordusu dahil etmiş olursunuz. Bu bölüşüm bir akıllı kontrat ile yapılır.
Peki karar zamanlarında ne olacak?
Burada DAO dediğimiz mekanizma imdadımıza yetişir ve belirttiğiniz NFT’nin sahiplenilmesi şartıyla DAO oylamasına katılım talep edilir / katılım şansı tanınır. Tabi ki token dışında DAO için de bir akıllı kontrat hazırlamanız gerekir. Kısaca kontrat şuna bakar; Sende 0X132131 nolu kontrata ait nft sahipliği mevcut mu? True: Oy kullan, False: Oy kullanamazsınız.
Diğer türlüsü de yatırım için geçerli. Her sahiplik için belirlenen yatırım miktarı 1 birim diyelim. Bir hissedar marketplace(Opensea vb.) veya swap kontratı aracılığıyla diğer sahiplerden de sahipliklerini satın alıp Binde 150 sahiplik topladı. Bu durumda oylamadaki ağırlığı da geleneksel yönetim şekli gibi daha fazla olur. Geleneksel yöntemden farkı; anlık ve hızlı olur.
Yatırım yapıldı ve yatırımlardan kâr toplandı. Sonra?
Yatırımlarınızı merkeziyetsiz projelere yaptıysanız zaten şirketin safe(bkz: Gnosis Safe) gibi multi-sig denilen çoklu imzalı cüzdanlarıyla yapmışsınızdır ve getiri de o cüzdanlara geliyordur. Bu durumda 3. bir kontrat gereksiniminiz olur. Bu da kâr dağıtımlarını düzenli ve otomatik olarak dağıtır. Daha doğrusu claim edilecek hakları belirler, yatırımcı dilerse claim eder.
Geleneksel proje yatırımları ise, hisse oranlarına göre kârlar dağıtılır ama nft ortaklarının kârları mecburen yine kontrata devredilip karşılığındaki stabil birim neyse onunla ödenir(USDT, USDC vs.). Burada faydalı olacağına inandığım bilgi: Bu yöntem sizi daha da merkezi yapar. Fakat maksat teknolojiyi kullanmak ise, gönderim ve claim maliyetlerinin daha düşük olduğu ağlara yönelin. Örneğin; Polygon, BNB CHain, Tron Chain, Xdai(Gnosis). Ethereum mainnet üzerinde yatırımcılarınızdan sitemler işitebilirsiniz.
Tabi bunlara başlamadan önce kurgulayıp hazırladığınız kontratları akıllı kontratları audit eden sağlam bir şirketten audit almanızda fayda var.
Peki bunu yapan şirketler yok mu? Neden bunun için kaynak ve zaman harcayalım?
Elbette var ama bu tip teknolojilerde aracı firmalar zararınızı karşılayacak teminatları vermiyorlarsa ileride kontrol edemeyeceğiniz riskler almış olursunuz. Zaten kontratı başkalarına yazdıracaksınız büyük ihtimalle. Bu konuda ülkemizde iyi isimler ve kurumlar mevcut. Fakat bu süreci komple bir şirkete devretmek pek akıllıca olmaz. Bu 2022 Ayı döneminde emanet edilen milyarlarca doların “kontrat açığı” yada “yanlış yatırım” yöntemiyle nasıl buharlaştığına şahit olduk.
Cahilce ve sesli fikir yürütmeme şu satırlara kadar katlandığınız için teşekkür ederim.
İyi günler.