Sanal gerçeklik kavramı ilk defa, 1980’li yıllarda Amerikalı bilgisayar bilimcisi ve oyun sektörünün çokça anılan ismi Jaron Zepel Lanier tarafından dile getirilmiştir. Latince kökeni “virtualis” olan bu kavram, gerçekte var olan yada hiç var olmayan “şeylerin” bilgisayar ortamında yaratılıp işlenerek, gerekli donanımlarla görmemizin sağlanmasıdır.
Sanal gerçekliğin 19. yy.’dan bu yana adı konmasa da 3D gösterim ve panorama alanlarında çeşitli çalışmalarla ipuçları verilmiştir.
Resim 1: Ressam Robert Barker’ın Panorama çalışması (Resim ve nesneler arası derinlik)
Resim 2: Barker’ın İstanbul Panaroması. Belki de satış sloganı “Londra’yı terk etmeden İstanbul’da bir kahve yudumlamak istemez misiniz?” şeklindeydi. Kim bilir?
Tüm bunlardan sonra teknolojinin verdiği fırsatlar ve mucitlerin de ısrarı doğrultusunda günümüze kadar gelen tanımını ve işlevini bulmaya çalıştı. Morton Heilig’in 1956’da
Videoların adeta içindeymiş gibi izlenim sunmayı hedefleyen, koku ve titreşimleri de dahil ettiği ve kullanmak için kafanızı bir cihazın içine sokmanızı gerektiren “Sensorama”yı icat etmesi bunlardan biriydi.
Ayrıca Heilig, kafaya takılan formdaki ilk görüntüleme başlığını da 1960 yılında patentledi. 1965’te, başka bir mucit olan Ivan Sutherland, “sanal dünyaya açılan bir pencere” olarak hizmet edeceğini öne sürdüğü başa takılan bir cihaz olan “Ultimate Display”i sundu.
1970’ler ve 1980’ler bu alanda zorlu bir zamandı. Optik gelişmeler, sanal alanda hareket etmenize izin verecek dokunsal cihazlar ve diğer enstrümanlar üzerinde çalışan projelerle paralel ilerledi. Örneğin, 1980’lerin ortalarında NASA, Ames Araştırma Merkezi’nde, Sanal Arayüz Ortamı İş İstasyonu (VIEW) sistemi, dokunsal etkileşimi deneyimlemek için başa takılan bir cihazı eldivenlerle birleştirdi.
Aşağıda belirttiğim kaynaklardan da yararlanarak kısaca özetlediğim “Sanal Gerçeklik” tarihi bu azimli ve yenilikçi mucitlerin elleriyle yazıldı. Bugün bütçemiz oranında çok da yüksek sayılmayan fiyatlara elde ettiğimiz cihazlar ve onların kattığı deneyimleri bu insanlara borçluyuz dersek abartmış olmayız sanırım.
Peki onları buna iten neydi? İhtiyaç mı? Dürtü mü? Yoksa zamanın getirdiklerine bakarak bir adım sonrasını tahmin etmek mi? Ben tercih hakkımı sonuncu seçenekten yana kullanmak istiyorum. Zaten tümüne doğru demek de mantıksız olmaz.
Hepsinin amacı, elde var olan teknolojik imkanların onları götüreceği sonraki adıma erken erişmek, deneyimlemek ve insanlığa bunu armağan etmekti. Kimileri girişimcilik ruhuyla, kimileri de bilimsel olarak sınırları zorlamak adına bu icatlar için para, zaman ve emek harcadılar. Hayal edileni, bilinmeyeni veya mümkün olmayanı görsel, işitsel bir yaratım ve kompozisyonla bilinir ve mümkün kılmak. Sanal ama “Gerçeğe en yakın” haliyle.
Peki medya bunun neresinde pozisyon aldı?
Medya organlarından Televizyonculuğu ele alırsak aslında uzak olanı yakın ve imkansıza yakın olanı mümkün kılan mucize bir teknoloji: “Television”. Uzak ve görmek kelimelerinin birleşerek meydana getirdiği neredeyse asırlık sihirli kutu. Buradan ilerlemek istediğim nokta şu; Hala kutuda mı kalacak? Medya sektörünün VR konusunda planları ne?
Sanal Gerçeklik ve Sanal Stüdyo
Yaklaşık 18 yıldır TV sektöründe çalışmış, özellikle gerçek zamanlı grafik alanında uzmanlaşmış biri olarak diyebilirim ki; artık sanal teknolojileri stüdyodan ve hatta kara kutudan çıkarmamız gerekiyor. Elbette bunu hemen yapmamızı istemek hem kurumsal hem de toplumsal koşullar için uçuk bir dilek olur.
Ama Sanal gerçekliğin asırlık macerasında her şeyin hayal edilip sonra hayata geçirildiğine şahit olduğumuzu da hesaba katarsak… Neden olmasın? İhtiyacımız olan tek şey diğerlerinde de var olan “hayal gücü” değil mi? O zaman başlayalım!
Empati
Hali hazırda fobileri olan insanlar için psikoloji alanında yürütülen çalışmalar var. Yükseklik, köpek, uçuş, örümcek korkusu, Savaş travmaları gibi alanlarda uygulanıyor ve olumlu sonuçlara dair makale ve haberleri okumanız mümkün. Bu alanda çalışan özel girişimler dahi var. Medya kuruluşlarının da hem program hem belgesel hem de daha iyi reklam deneyimi sunmak konusunda VR teknolojisinden elde edeceği nimetlerin sınırı yok. Tabi etik çerçeveden çıkmadan yapılacağını da en iyi kanıtlayacak kuruluş yine şüphesiz TRT.
Etkileşim
Otobüse bindiniz ve işe doğru yola koyuldunuz. Yolculuk sıkıcı geçmesin diye AR/VR teknolojisini tek bünyede barındıran “MR/XR” cihazımızı(bu bir gözlük de olabilir bir başlık da) taktık ve etrafı izlemeye koyulduk. Otobüsün içi dahil olmak üzere her yerin sanallaştırılmış versiyonuyla karşılaşıyoruz. Cam kenarından bakarken içinde bulunduğumuz otobüsün aslında bir uzay gemisi olduğunu ve yanından geçtiğimiz gezegenlerin tematik içeriklerle bizi selamladığını fark ediyoruz. TRT gezegenine tıklıyoruz(veya odaklanıyoruz) ve haberleri takip ediyoruz. Haber içindeki bir sahne dikkatimizi çekiyor ve 360 derece görüntü özelliğine geçerek detaylı bir şekilde etrafa bakıyoruz. Sonra haberden çıkıp biraz müzik dinlemek istiyoruz ve ilgili evrene geçip bizi zaten tanıyan bir gezegenin önerdiği müziklerden seçip klip içinde geziniyoruz veya göktaşı yağmuru izlemek istiyoruz. Sonra, o gezegenden de ayrılırken yanından geçtiğimiz diğer gezen bir çikolata şeklini alıyor ve “Satın al tuşuna basarsan senden önce ofisine varmış ve seni bekliyor olacağız” sloganını görüyoruz. Siparişi veriyoruz ve tam başka bir gezegene geçerken ekrana “İnmeye 1 durak kaldı!” uyarısı geliyor. Uçuk bir hayal mi? Sizi temin ederim birkaç yıl içinde görmeye başlayacağınız projeler şu an hız kesmeden testlerine devam ediyor.
Ayrıca not: Tüm bunlara “Metaverse” derseniz sırıtmıyor. Çünkü şu an metaverse diye anlatılan şeylerin çoğu yıllardır var olan Gaming ve VR teknolojileri.
İleriyi Görmek
Var olanı geliştirmek zor değildir ve sizi zamana ayak uyduran yenilikçi bir kurum haline getirir. Fakat var olan teknolojilerin bir adım sonra dokunacağı hayatları, geliştireceği toplumları tespit edip bu doğrultuda ürün ve hizmetler geliştirmek takipçilikten çıkarıp ilerici bir lider haline getirir. Sanal gerçeklik yıllardır konuşulan bir teknoloji. Çoğu kurum veya kişiler tarafından doğru bir tanımın bile yapılamadığı bir Metaverse olgusu ile karşı karşıyayız.
Medya bunu 3 boyutlu oyunların ve ticari şirketlerin tekeline mi bırakacak yoksa yine bu sektörün de en iyi oyuncusu mu olacak?
Ben yine hakkımı ikinci seçenekten yana kullanmak istiyorum.
Kaynakça:
1-https://en.wikipedia.org/wiki/Jaron_Lanier
2-https://janeausten.co.uk/blogs/authors-artists-vagrants/the-barker-family-panorama-painters
4- https://noroozclinic.com/virtual-reality-therapy/
5-https://varjo.com/virtual-augmented-and-mixed-reality-explained/